İlaçlar, elektrokonvulsif, transkraniyal manyetik ve elektriki uyarım terapileri, bazı ameliyatlar ve implant (deneysel de olsa) uygulamaları gibi tedaviler biyolojik boyuttaki işleyişe etki eder. Diğer önemli yöntem ise psikoterapidir. Psikiyatri, psikoterapi ile birbirleriyle etkileşim içerisinde olan bu boyutlardan psikolojik ve sosyal olanına yönelir.
Psikoterapi ilkesel olarak bu üç boyuttan psikolojik ve sosyal olanına etki edildiğinde insan psikolojisinde bir değişim, bir iyileşme ve bir düzelme sağlanacağı varsayımına dayanır. Bugün için bu varsayımı ileri araştırma yöntemleri de doğrulamaktadır. Örneğin yapılan bazı beyin görüntüleme çalışmaları insan psikolojisine, düşünme biçimlerine, davranışlarına etki edildiğinde nörobiyolojik işleyiş hatta beynin yapısında birtakım anlamlı değişimlerin ortaya çıktığını göstermektedir. Bu bilimsel bulgular psikoterapi tekniklerinin iyi kullanıldıklarında hastalık kısır döngülerini kırmak için bir müdahale alanı yaratabildiğini doğrulamaktadır. İnsan büyürken öğrendikleri, gördükleri ve yaşadıkları ile nasıl değişiyor olumlu veya olumsuz yönde gelişiyor bir kişilik yapısana kavuşuyorsa psikoterapiyle de aynısı yapılabilir. Bu açıdan bakıldığında psikoterapinin etkin bir yöntem olması gerçeği şaşırtıcı değildir.